ZiLAN KATLiAMIN GöRGü TANIĞI
'Bence emri İsmet İnönü verdi'
YıL:1930
20000 iNSaN HuNHaRCa KaTLeDiLDi iNSaNLIĞIN AYBI BU
Katliam tarihinde 17 yaşında bir genç olandönemin sağ kalan ender ve şu an Kündük Köyü'nde oturan 94 yaşındaki Kakil Erdem, o tanıklarından biri olarak gördüklerini şöyle anlatıyor:
'Askerler, hamile kadınların karnını deşiyorlardı. Hamile kadınları öldürüp, çocuklarını karınlarından çıkarıyorlardı. İnsanları gözlerimin önünde kesiyorlardı. Benim gözümün önünde 3 akrabamın kafa derisini yüzdüler. İki kardeşi ağaçlarla döverek öldürdüklerini gördüm.'
Erdem, katliam başladığı sırada dağlara kaçtığını ve saklandığı yerden olup biteni izlediğini belirterek: '7. Kolordu'ya bağlı binlerce asker köylere geldi. Zilan'da bulunan 72 köyün etrafını sardılar. Bu köylerde bulunan çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demeden herkesi öldürdüler. Askeri birliğin başında da İbrahim ve Derviş beyler vardı. Onlar insanları öldürdüğünde biz kaçıp saklanmak zorunda kaldık. Bazıları da buğdayların ve eşyaların altında saklandılar. Daha sonra dağlara kaçtık. Günlerce dağlarda aç kaldık. Askerler gittikten sonra köye geri döndük. 35 akrabamı öldürmüşlerdi. Birçok insanı gözümün önünde kestiler. Benim en büyük ağabeyim de sağ, o da bu olayları gördü.' diyor.
Erdem, olaylardan dönemin hükümetinin haberdar olmadığına dair çıkan birkaç iddiaya karşın da şunları dile getiriyor: 'Bence emri İsmet İnönü verdi. Derviş Bey Alparslan Türkeş'in babasıdır. Katliamın baş sorumluları onlardır. Olayları düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. O katliamı hiç unutamadım. Esir alınanları da öldürdüler. Bu katliamda ölenlerin çoğu Kurtuluş Savaşı'nda savaşmış insanlardı. Bu ülke için de savaştılar. Ben de bu ülke için askerliğimi Sarıkamış'ta yaptım. Düşmana karşı birlikte savaştığımız insanlar daha sonra gelip bizi öldürdüler.'
-------------------------------------------------
ahmet arif
Kekik, reyhan ve kaçak tütün kokusu taşırdı rüzgar
alçak damlı evlerin yüksek, küçük pencerelerinden.
Soluk ışıklar yayılırdı geceye
Köpek havlamaları korkuya karışır
Kaygılar beslerdi
Sonra dağlardan kurşun sesleri gelirdi belirli belirsiz
Namlunun ucunda çırpınırdı yürekler
Ağıtlar yankılanırdı dağlara doğru
Kapılar kırılır
Talan edilirdi sevdalar, umutlar
Ve insan olan ne varsa
Ve kan akardı derelerimizden.
Zilan, Munzur, otuz üç kurşun ve Nevala Kasaba
Ve ülkenin bütün derelerinde
O iklimde kalırdı acılar
Duymazdı bir Allahın kulu çığlığımızı
Ve dağlara sevdalanırdık karabasan gecelerin sabahında
Direnmek kalırdı Kürde; çünkü yaşamın bir başka adı direnmekti... |